Atomik Alışkanlıklar kitabında yazdığına göre San Antonio Spurs’ün soyunma odasında şu cümleler asılı:
Hiçbir şey işe yaramıyormuş gibi göründüğünde, gidip önündeki kayayı parçalamaya çalışan taş kırma makinesine bakarım. Belki de bir çatlak bile oluşmadan yüz kez darbe indirmek zorundadır.
Ancak yüz birinci darbede taş ortadan ikiye ayrılır ve ben bunu başaranın son darbe değil, öncesinde inen darbelerin hepsi olduğunu bilirim. - Jacob Riis
Acı çeke çeke spor salonuna gitmek, ne anlattığını hatırlayamama pahasına kitap okumak, birgün bir şeyler olur diye her gün yazmak…
Hepsi taş kırma makinesiyle aynı kaderi paylaşan eylemler. Önemli olan kuluçka sürecinde zihnin buna hazır olması. Bir süredir SAT komandolarını (Navy Seals) izlememin sebebi bu.
İnsanoğlunun psikolojik açıklarını belki bir psikolog kadar iyi bilip, kendi çıkarları için kullanıyorlar. Tıpkı kayanın doğasını bilen taş kırma makinesi gibi.
—
İstatistikler: 917 karakter, 128 kelime, 8 cümle.
Aynı durum bende ingilizce öğrenirken hâlâ devam ediyor. 2020 yılında başladığım yolculukta henüz konudan bağımsız herhangi bir siteye dalıp okuma, izlediklerimi anlama ve konuşma eylemini yapamıyorum. Bu da Perçin İmrek, Özer Kiraz ve Çağrı hocalarımın bahsettiği öğrenme eğrisi ile alakalı. Sanırım taş kırma daki darbe sayısından tek farkı sürenin daha uzun ve aşamalara bağlı olması. Bu arada her commentlemek istediğimde verify yaptırıyor bu substack ben çözemedim :) Güzel yazı için teşekkürler