Betonlara Çıkar Sokaklar
https://www.instagram.com/p/4ueO6vlkSA/
Ünlü mimarlarımızdan Turgut Cansever'in kızı Mimar Emine Öğün ile yapılan bir röportajda Emine Hanım, babaannesinden dinlediklerim anlatarak eskiden birden fazla ev sahibi olmanın avantajlı olarak görülmediğim, çünkü toplum hayatinda kira parası almanın ve o parayı kullanmanın uygun görülmediğini anlatmıştı.
Eğer ikinci bir eviniz varsa ve eğer herhangi birisi orada oturuyorsa, oradan kira geliri alınsa bile o kira geliri başka bir yoksula verilirmiş, kullanılmazmış, örneğin asla gıda alınmazmış. Boğazdan geçecek lokmanın alın teri olmasına dikkat edilirmiş.
Yunus Emre Tozal'ın Arka Kapak'ın Mart sayısındaki bu alıntısını okuyunca sandığımdan daha kötü bir noktaya geldiğimizi anladım. Özellikle İstanbul üzerinden konuşacak olursak, toprağı kâr amaçlı parsellemekten daha feci olarak, gökyüzünü parsellemekle meşgulüz. Bir yandan belli bir gelir seviyesindeki insanları üst üste sıkıştırken, diğer yanda gelir düzeyi düşük insanları ve de kuşları şehir dışına itiyoruz. Hızla artan emlak fiyatları birkaç kişinin milyarder olmasından daha büyük toplumsal bozulmalara yol açıyor. Zira bu yıl 200 bin TL olan evin, seneye 300 bin TL olmasından hiç gocunmuyoruz. Gocunamıyoruz. Hatta seviniyoruz. Ne asgari ücretlinin nasıl ev sahibi olacağını, ne de bir yıl içinde durduk yere kazandığımız 100 bin TL'yi hak edip haketmediğimizi umursuyoruz. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Dahil olduğumuz bu sistematik bozulmanın lekesi tepeden başlayıp, tabana kadar yayılıyor. Kötü yapılaşma ve arsız emlak fiyatları sosyalojik bir bozulmayı da beraberinde getiriyor. Hem alıntıyı yaptığım yazıda tanıtılan Tahire Erman'ın kentsel dönüşüm araştırmasını konu alan 'Mış Gibi Site' kitabını hem de daha önce izlediğim iki yerli belgesele göz atmanızı tavsiye ederim. Biri sinemalarda da oynatılan Ekümenepolis, diğeri ise Al Jazeera Türk'ün hazırladığı Yabancılar Giremez belgeseli. İlkinin fragmanını, ikincinin aslını aşağıya ekledim. İyi izlemeler ve bol betonlu günler dilerim.